loader

Lütfen bekleyin..

Pandemi Ve Teknoloji Bağımlısı Çocuklar

Yaşadığımız pandemi süreci içerisinde birçok anne-baba, çocuklarının 3T bağımlılığından şikayetçi; telefon, tablet ve televizyon. Bunlara bilgisayar bağımlılığını da ekleyebiliriz. Peki bu konuda biz ne kadar bilinçliyiz? Gerçekten teknolojinin aşırı kullanımını önemli bir tehlike olarak görüyor muyuz? Bu konuda çocuklarımıza başarılı bir rol modeli oluyor muyuz? Her şeyden önce bu soruların cevaplarını vermemiz gerekiyor. Evin içerisinde başka herhangi bir problemde olduğu gibi teknoloji bağımlılığında da asıl sorumluluk o evin yetişkinleri olan anne-babalardadır.

Peki bu konuda biz ne kadar bilinçliyiz? Gerçekten teknolojinin aşırı kullanımını önemli bir tehlike olarak görüyor muyuz? Bu konuda çocuklarımıza başarılı bir rol modeli oluyor muyuz? Her şeyden önce bu soruların cevaplarını vermemiz gerekiyor.

DEĞİŞİM BİZDEN BAŞLAMALI

Çocuğumuzun elinden tablet düşmüyor ve olumsuz sonuçlarını gözlemledikçe bu durumun artık değişmesi gerektiğini düşünüyorsak değişimi anne-babalar olarak kendimizden başlatmalıyız.

  1. Tehlikenin farkında mısınız? : Sizin rahatsız olmaya başladığınız, çocuğunuzun tabletten ayrı kalamaması, onu uyardığınızda ağlaması veya öfke nöbetleri geçirmesi gibi durumlar daha yaşanacak olumsuzlukların başlangıcı ve yalnızca buzdağının görünen kısmı. Yapılan araştırmalarda, teknolojik bağımlılığın anksiyete bozukluğu, psikotik bozukluk, depresyon veya distimik bozukluk, duygudurum bozukluğu, madde kullanımı, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, sosyal fobi gibi rahatsızlıklara yol açtığı görülmektedir. Bu araştırmalar, yüksek katılımcı sayısıyla gerçekleştirilen ulusal ve uluslararası çapta çalışmalardır. Tsitsika ve birkaç bilim insanı tarafından 2014 yılında yedi Avrupa ülkesinde 14-17 yaş aralığındaki 13.284 ergenin katılımıyla gerçekleştirilen bir araştırmada Avrupa’daki ergenlerde internet bağımlılığı riskinin ise %12,7 olduğu görülmüştür. Bu yüz 100 ergenden yaklaşık 12’sinin internet bağımlısı olmakla karşıya karşıya olduğunu göstermektedir. Deloitte isimli danışmanlık kuruluşunun 33 ülkede 53 binden fazla katılımcıyla yaptığı Global Mobil Kullanıcı Araştırması’na göre Türkiye akıllı telefon bağımlılığında Avrupa’nın önüne geçmiştir ve uyandıktan sonraki ilk 15 dakika içerisinde telefona bakma oranı, Türkiye’ de %79 iken, aynı oran Avrupa’da %62 seviyesindedir. Ajans Press’in GKF ve Digital Talks’un ortaklaşa hazırladığı rapordaki bilgilere göre, Türkiye’deki 6 ile 15 yaş arası çocukların %59’unun akıllı telefon sahibi oldukları görülmüştür. Aynı zamanda akıllı telefon bağımlılığı ile ilgili Ulusal Gençlik Politikaları Enstitüsü tarafından yapılan son bir araştırmaya göre ergenlerin, üçte bir oranında bağımlılık geliştirme riski altında olduğu ifade edilmiştir. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Teknoloji/İnternet Bağımlılığı Bölüm Başkanı Doç. Dr. Caner Mutlu, teknolojik bağımlılıkla oluşan problemlerin sadece ruhsal değil, fiziksel hastalıklara da yol açabileceğini ifade etmektedir. Doç. Dr. Mutlu, göz problemleri, ortopedik sorunlar, omurga problemleri, uzun süre oturmaya bağlı olarak sıvı alımının azalmasıyla beraber ciddi böbrek sorunları, hatta böbrek yetmezliği gelişebildiğini bunun yanında kemik kitlesinin azalması yani osteoporoz ve hareketsiz yaşama bağlı obezite bile oluşabileceğini ifade etmektedir. Uzman Pedagog İshak Orhan, teknoloji bağımlılığından muzdarip 3 yaşında bir hastasının bile olduğunu ifade etmiştir.
  2. Gerçekten iyi bir rol modeli miyiz? : Birçok anne-baba çocuklarının teknoloji bağımlılığından şikayetçi olurken kendi elinden cep telefonunu bırakmamakta ve yoğun bir sosyal medya kullanımı gerçekleştirmektedir. Bizim kendi kullanımımızı sınırlandırmadan, çocuklarımızın tablet, telefon, televizyon ve bilgisayar gibi aletlerin kullanımını azaltmasını beklemek gerçekçi bir yaklaşım değildir. Önce bu konuda bir düzenleme yapmadan ortaya konacak tüm çabalar boşa gitmiş olacaktır.

DEMOKRASİ Mİ, ÇOCUK DESPOTİZMİ Mİ?

Ailede bir tartışma ve duygu, düşüncelerin açıkça paylaşılabilmesine imkan veren bir sohbet ortamı oluşturulduktan sonra son kararı belirleme yetkisi ebeveynlerdedir. Çocuklar, belli bir yaşa gelene kadar doğru ve yanlışı ayırt etme konusunda, başarılı tercihler yapmakta zorlanacak ve sizin desteğinize ihtiyaç duyacaklardır.. Günümüzde, evde demokratik bir tutum sergileme adına, evin çocuk despotizmine bırakılmış olması maalesef çokça rastladığımız bir durum. Evet elbette çocuğumuzun tercihlerine önem vermemiz ve onun fikrini almamız, onun sağlıklı bir birey olarak yetişmesi adına çok çok önemli bir nokta. Özellikle de çocuğuyla sağlıklı bir sohbet ortamı kuramayan, sürekli nasihat verme ve bir şeyler öğretme tutumu içinde olan anne-babalar bu konuda dengeyi kurmakta zorlanıyor. Denge kurulamayınca ya çocuğa, tercihlerine ve fikirlerine karşı tamamen bir hiçe sayma durumu ya da çocuk üzülmesin, ağlamasın, öfkelenmesin de ne derse onu yapalım şeklinde sağlıksız bir tutum ortaya konmakta. Bu uç ortamlarda, çocuk kendisini normal bir birey olarak göremeyecek, fikirlerini ve duygularını sağlıklı bir şekilde ifade edemeyip sağlıklı davranışlar ortaya koyamayacaktır.

PEKİ NELER YAPMAMIZ GEREKİYOR?

  1. Öncelikle çocuğa yapılmamasını istediğimiz şey hakkında neden olumsuz düşündüğümüzü ve neden yapılmamasını istediğimizi güzel ve ayrıntılı bir şekilde anlatmalıyız. Yukarıda “Tehlikenin Farkında mısınız? bölümündeki araştırma sonuçları ve uzman görüşlerinden faydalanabiliriz. Böylece çocuk kendisine bir şey dikte etmek amacıyla bir eylemde bulunmadığınızı, ona karşı sevginizden ötürü böyle davrandığınızı hissedecek, kendisini ailenin önem verilen bir bireyi olarak görecektir.
  2. Eğer bir saat aralığında bağımlılık geliştiyse bu kullanım saatlerini başka bir zaman aralığına çekerek, bu zaman aralığında sağlıklı bir davranış modeli oluşturabiliriz.
  3. Söz konusu teknolojik aletlerin kullanım sürelerini sınırlandırmalıyız. Peki bu saat sınırlandırmaları nasıl olmalı? Bu konuda farklı birçok bilgi var fakat hepsini kapsayacak şekilde bazı sınırlar ortaya koymamız gerekirse; söz konusu teknolojik aletlerin kullanımı okul öncesi dönemde gün de 1 saati, 15 yaş öncesinde de günde 2 saati geçmemelidir.
  4. Saat sınırlandırmaları konusunda karalı olmalıyız. Unutmamalıyız ki bir esneklik gösterdiğimizde, çocuğumuz bu esnekliği tekrar isteyecek ve bunu hakkı olarak görecektir.
  5. Kesinlikle beş yaşından küçük çocuklarımıza, tablet, telefon ya da televizyon karşısında yemek yedirmeyelim.
  6. Söz konusu teknolojik aletler gün ışığı prensibine göre tasarlandığından ötürü beyni gece-gündüz ayrımı yapma konusunda yanıltabilmektedir. Çocuğumuzun uyku düzenini olumsuz etkilememesi için uykudan en az iki saat önce bu aletlerin kullanımı bırakılmalı ve uyku esnasında çocuğumuzun elektromanyetik dalgalara maruz kalmaması için yatılan odada açık olarak bulundurulmamalıdır.
  7. Dijital platformlarda çocuğumuzu, onun gelişimine katkı sağlayacak programlara yönlendirebiliriz. 3-5 yaş dönemindeki çocuklar için anımsama, gruplandırma, göz-el koordinasyonuna ilişkin görevler içeren programlar, 6-8 yaş için okuma, yazma, mantık yürütmeyle ilgili etkinlikler, 9-12 yaş için soyut kavramlar, ileri düzeyde sorun çözmeyi içeren programların seçilmesi hem gelişimine katkı sağlayacak hem de bağımlılık oluşma riskini azaltacaktır.
  8. Eğitime yönelik içeriklerin kullanılmasını (EBA vb.) ve araştırma amaçlı kullanımı, sınırlandırılan kullanım süresi içerisinde değerlendirmemeliyiz.
  9. Anne-babalar uygunsuz sitelere, bilgilere ulaşmanın önlenebileceği, denetim sistemleri hakkında da bilgi edinmeli ve gerekli durumlarda bu seçeneği değerlendirmelidir. Zararlı içeriklerden çocuğumuzu korumak için bazı temel denetimler mutlaka kullanılmalıdır. Bunun yanında çocuğunuz sürekli eğitime yönelik içeriklerle ilgilendiğini söylemesine rağmen aksi belirtiler gözlemliyorsanız onu yalan söylemekle itham etmek veya gururunu incitmek yerine denetim seçeneklerini kullanmak daha uygun bir tercih olacaktır.
  10. Çocuğumuzun ilgisini onun hoşlanacağı ve fiziksel hareket sağlayan etkinliklere kaydırabiliriz. Bunun yanında pandemi döneminde ev içerisinde yapılabilecek fiziksel etkinliklerin sınırlı olmasından ötürü farklı yaratıcı etkinlikler tasarlayabilir, aile bireyleriyle etkileşime gireceği ortamlar oluşturabilirsiniz.

 

Mehmet Uğur KUTLUER

 

Paylaş: